Çar, 11/22/2023 - 14:01 tarihinde halukgoksel tarafından gönderildi

Yayın Tarihi

En Son Ne Zaman Bir Öğretmenle Konuştunuz?

“Çocuklara daha iyi bir dünya değil, dünyaya daha iyi çocuklar bıraksanız sorun kendiliğinden çözülecek aslında.” Aziz Nesin

Türkiye’deki seçme (bir diğer bakış açısıyla “eleme”) sisteminde kapağı iyi okullara atmış biri olarak mutlu bir öğrenciydim. Okullarımı, öğretmenlerimi hep sevdim. Tatil günlerini iple çekmedim. Haksızlığa uğradığımı hiç hissetmedim. Kendimi “başarılı” saydım, o halimi beğendim. Yaş geçtikçe, başkalarının hikayelerini dinledikçe, topluma ilgim arttıkça büyü bozuldu. Mevcut sınav sistemine uygun bir çalışma tempomun olması kadar basit sebeplerle kazandığım zaferlerin, başarım değil, şansım olduğunu anladım. Bu şansı elde edemeyenlerin ödediği bedelleri gördüm.

Türkiye’de eğitim sisteminin, günlük hayatın içerisinde tartıştığımız tüm problemleri kapsayan en büyük sorun olduğuna inanıyorum. Ve eğitimi düşündüğümüzde sadece müfredatı, sınıf ortamını değil bu sistemin en etkili paydaşını düşünerek işe başlamayı öneriyorum; öğretmenler.

En son ne zaman bir öğretmenle konuştunuz?

Eğer bir yakınınız öğretmen değilse ya da bir veli değilseniz, muhtemelen hayatınız uzun zamandır öğretmenlerle kesişmedi. Her gün onlarca çocuğa, gence ulaşan, içinde yaşadığımız ülkenin eğitimini ve dolayısıyla geleceğini şekillendiren öğretmenleri çocukluğumuzun nostaljisinde tutmanın büyük bir kayıp olduğunu düşünüyorum. Öğretmenlerin bize verebilecekleri bitmedi; hiçbirimiz daha o kadar büyümedik.

Diğer yandan, iş hayatında tecrübelenmiş yetişkinler olarak artık bizim de onlara verebileceklerimiz var; birçoğumuz öğretmenlere borcumuzu ödemedik. Yıllar sonra o sınıflara dönüp bir daha bakmanın, bir öğretmenin yanına oturup onu bir de şimdiki aklımızla dinlemenin yarattığı etki, tahmin edebileceğinizden çok daha güçlü. Ben bir süredir Öğretmen Ağı’nda bu güce şahit oluyorum. Yıllar sonra tekrar buluştuğum öğretmenlerden her gün yeni bir şeyler öğrenmenin, kendi öğrendiklerimi onlarla paylaşmanın tadını ve bu ağı tarif etmeye çalışacağım.

Öğretmen Ağı, akademisyenlerden sektör çalışanlarına, vakıflardan sivil toplum kuruluşlarına, onlarca kurumun ve kişinin kaynağını birleştiren ve bu kaynağı öğretmenlerin ellerinin uzanabileceği mesafeye getiren bir sosyal girişim. Öğretmenler için öğretmenlerle birlikte örülen bu ağda farklı disiplinlerden, kimi yönetici olmuş kimi iş hayatına yeni atılmış, kimi 20’lerinde kimi 70’inde birçok insan tekrar okul arkadaşı oluyor. Bu kez sınıfı geçmek için değil, öğretmenlerle birlikte sınıfları değiştirebilmek için çalışıyor.

Ben bir stratejist olarak Öğretmen Ağı’nın genel stratejisini şekillendirmek ve öğretmenler projelerinde stratejik araçlara ihtiyaç duyduğunda yanlarında olmak üzere gönüllü destek veriyorum. Tasarım dünyasına aşina biri olarak, kısa sürede Tasarım Odaklı Düşünce yöntemlerini kavrayıp bir de kendilerine özgü şekilde yeniden yorumlayan bu doğuştan tasarımcıları hayranlıkla izliyorum. Bu ağın içerisinde küçük bir noktayım ve verdiğimden fazlasını aldığıma eminim.

Birçoğumuzun geleceğe dair endişeleri var. Birçok haklı sebebimiz var. Buna karşı, emekliliğini değil, daha dün başlamış bir öğretmen heyecanıyla geleceği düşünen İzmirli Keziban Öğretmen var. Bir erkek İmam Hatip okulunda öğretmenlik yapan, uzun kızıl saçlarıyla başka bir diyardan gelmiş gibi duru, cesur ve zeki Gülden Öğretmen var. Bazen bir sessizlik ardından tek cümleyle bütün duyguları özetleyen Diyarbakırlı İhsan Öğretmen var. Bir Ermeni Okulu’nda öğretmenlik yapan, kıvrak zekasıyla her seferinde şaşırtmayı ve güldürmeyi başaran Gökhan Öğretmen var. Bu isimlerden hem Öğretmen Ağı’nın içinde hem de dışında yüzlerce, binlerce var. Biliyorum.

Umut etmenin çok kolay olmadığı bir iklimde, Öğretmen Ağı’nın bir parçası olmak beni tazeledi. Keziban Öğretmeni tanıyınca, 32 yaşında, hayatta ilk kez bir çocuk yapıp onun ellerine bırakmak istedim. O da sağ olsun hiç tereddüt etmeden emekliliği ertelemeyi kabul etti. Onu çok bekletmekten korkarım, şimdilik onlarca çocuğun onun gözlerinde, ellerinde büyüdüğünü bilmek de bana yetiyor.

Türkiye’de öğretmenlerin güçlenmesi, kendilerini daha fazla yalnız hissetmemesi için endişeleriniz, önyargılarınız, varsayımlarınızla birlikte bu ağa gelmenizi öneririm. Zaman içerisinde, hepsinin yerini umudun alacağına eminim. Eğitimde imrendiğimiz örnekleri yarın kendi ülkemizin sınıflarında görebilmek için bugün öğretmenlerle birlikte düşünmeye, üretmeye başlamalıyız.

Öğretmen Ağı’ndaki herkes, bu ağın öğretmen eliyle örülmesi, farklı disiplinlerle zenginleşmesi ve tüm gönüllülerle birlikte hedeflerine ulaşması için büyük bir fedakarlıkla çalışıyorlar. Onlara katılıp bu ağı büyütmek, elimizden geleni ortaya koymak geleceğimiz için yapabileceğimiz en büyük katkılardan biri olacaktır.

Hangi meslekte, yaşta, siyasi görüşte olduğunuzun bir önemi yok. Dünyaya daha iyi çocuklar bırakmak isteyen herkesin Öğretmen Ağı’nda yapabileceği çok şey var.

Derya Tombuloğlu hakkında

Cağaloğlu Anadolu Lisesi’nin ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde okudu. İş hayatına 2007 yılında reklam sektöründe stratejist olarak başladı. 2015 yılı itibariyle tasarım odaklı düşünce yöntemi ve inovasyon stratejisi konusunda uzmanlaştı. Şu anda Danimarkalı tasarım firması Hello Group’un Türkiye Ülke Müdürü olarak çalışıyor.