Çar, 11/22/2023 - 14:01 tarihinde halukgoksel tarafından gönderildi

Yayın Tarihi

Eleştirel Dijital Okuryazarlık Zirvesi, Ankara 2022

Eleştirel Dijital Okuryazarlık Zirvesi Günlükleri

Yazarlar: Eleştirel Dijital Okuryazarlık Zirvesi Katılımcıları

Teyit ve Öğretmen Ağı işbirliğinde, 2020 yılından bu yana 19 farklı şehirden Değişim Elçisi öğretmenle birlikte Eğitimde Öğretmenlerle Eleştirel Dijital Okuryazarlık Projesi teyitçiliğin eğitim ortamlarında ve eğitim paydaşları arasında ortak bir değer olabilmesi için öğretmenlerin rolüne odaklanıyor.

Projenin çıktılarından olan Eğitimde Eleştirel Dijital Okuryazarlık El Kitabı üzerine çalışırken, eğitimin farklı paydaşlarıyla derinlemesine tartışılabilecek ve bu paydaşların katkısına oldukça açık bir alan olduğunu deneyimledik. Teyit ve Öğretmen Ağı işbirliğinde AB Türkiye Delegasyonu ve Çankaya Belediyesi destekleriyle 11 Haziran 2022 Cumartesi günü 13.00–17.00 arasında Ankara Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde bu katkıya alan açmasını dilediğimiz bir zirve gerçekleştirdik.

Bu deneyimin mimarlarından olan Öğretmen Ağı Değişim Elçileri; zirvede yaşananları, zirveye dair duygularını ve deneyimlerini “Eleştirel Dijital Okuryazarlık Zirvesi Günlükleri”nde yazıya döktü. Keyifli okumalar!

Ezgi Temiz Çeliker 👉Fen Bilimleri Öğretmeni 📍İstanbul

2018 yılında Öğretmen Ağı çatısı altında Düşünme Becerileri Programına katılmıştım ve bugüne kadar aldığım eğitimlerden bana en çok etki eden, düşünme ve çalışma pratiklerimi en çok değiştiren eğitim olduğunu söyleyebilirim. Sonra yolculuğumuz dijital düşünme becerileri programını tasarlamak ve yaygınlaştırmakla devam etti. Bu nedenle Teyit ile Öğretmen Ağı’nın ortak yürüteceği bu projeyi duyduğumda çok heyecanlandım ve hemen başvurumu yaptım. Proje dijital okuryazarlığın metodolojisini öğrendiğimiz ve Slack isimli ekip işbirliği uygulaması üzerinden örnek olayları ve deneyimleri paylaştığımız teorik aşama ve kendi çalışmalarımızı ürettiğimiz üretim aşaması olmak üzere iki aşamadan oluşuyordu. Rahatsızlığım nedeniyle 2. aşamaya katılamadım. Birinci aşamada çok şey öğrendim, şüphe kasımın ve yankı fanuslarımın farkına vardım ki tarafsız biri olduğumu düşünürdüm, pek de öyle değilmişim. Teşekkürler Kansu. 😊 Bu süreçte Slack üzerinden yürüttüğümüz tartışmalar ne kadar çok yanlış bilgiye maruz kaldığımızı adeta yüzüme çarptı ve her bilgiye şüpheyle bakar oldum. Bol bol insanları “Kaynağın ne?” sorularıyla sıkıştırdım ve sıkıştırmaya devam ediyorum.

Ekipten gelen mesajı okuduğumda çok heyecanlandım ve “Koşa koşa gelirim.” dedim. Çıktıları takip etmiş, dijital okuryazarlık el kitabını okuldaki tüm bölüm odalarına koymuştum zaten ama proje sürecini tamamlayamamıştım. Ağ böyledir işte bir yerde nefesin bitmiş olabilir ama onlar oradaki varlığını unutmaz. İlk yüksek hızlı tren yolculuğumu da yaptım bu sayede. Kenan Hoca ile keyifli bir yolculuk yaptık. Otele giriş yaptığımızda iki kişi hariç kimseyi fiziksel olarak tanımadığım gerçeğiyle karşılaştım. O ana kadar bunu hiç düşünmemişim. Düşünmeme de gerek yokmuş zaten, yıllardır tanıyormuşçasına birbirimizle sıkı sıkı sarılarak selamlaştık, kavuştuk daha doğru bir kelime galiba. O güne kadar o kadar çok konuşmuşuz, gülmüşüz, olan bitene dertlenmişiz ki fiziksel temas hiçbir şeymiş o gün anladım. Sonra birlikte yemek yemek, daha yakından tanışmak ve birlikte hayal kurmak…ülkenin dört bir yanından öğretmenler, Teyit ve Ağ’ın Kolaylaştırıcı Ekibi, birbirinden farklı fakat aynı değerlere inanan insanlar. Erkenden uyuyan biri olarak o gece daha az önce ilk kez sarıldığım insanlarla geç saatlere kadar oturdum, ertesi gün program olmasa gecelerce otururdum diyebilirim. Hiç bitmeyecekmiş gibi gelen bir pandemi sürecinden sonra yeniden bir aradaydık, konuşacak öyle çok şey vardı ki.

Kahvaltıda hem gözlerimizi önceki gecenin yorgunluğuyla zor açıyoruz, hem de hepimiz çok heyecanlıyız. Alana doğru yola çıkıyoruz. Kuğulu Park’a görüntülerin şeklini bozan aynalar yerleştirmiştik. Bakıp bakıp seviniyoruz “Ne güzel fikir.” diye, fotoğraf çekiyoruz. Oradan sohbet ede ede alana. Hava kapalı Ankara’da, sağanak yağış uyarıları veriliyor. Kaç kişi gelecek, nasıl olacak derken içeride ekipleri ve salonu görünce tüm endişelerim siliniyor. Bir aradayız ya, hallolur. Birazdan katılımcılarımız gelmeye başlıyor. Hepimizde hem heyecan var, hem de gerginiz. Sonrasında konuştuğumuzda o an benzer şeyleri düşündüğümüzü fark ediyorum. Hatalı da olsam, eksik de yapsam, yapamasam da bir destek olan olur nasılsa, Ağ’dayız. Arkadaşlarımızın şahane sunumları, panel, panelde Merve’nin göğsümüzü kabartan katkıları, Gülay ve Hasan’ın sanki hep iki kişiymişçesine anlatımları… atölyelerde yaptıklarımızı paylaşıyor, birlikte tekrar deneyimliyoruz. Katılımcılarımızın paylaşımlarını dinliyor, not ediyoruz. Ne çok öneri, ne çok çözüm var. Yine zenginleştik, kocaman olduk. Seval ile iki kez göz göze geliyoruz aynı cümleler dökülüyor dilimizden. “Aslında yalnız değiliz.” diye düşünüyorum, ayrı düşmüşüz. Dışarıda fırtına var, çok üşürüm aslında, içerisi sıcacık.

Otele hem mutlu, hem yorgun, hem de sırılsıklam olmuş dönüyoruz. Birbirimizle duyduklarımızı, gözlemlerimizi paylaşıyoruz, birbirimizi tebrik ediyoruz. “Ne iyi oldu da yaptık.” diyoruz. Bu kadar yüreklendirici cümleyi bir arada duymak öyle zor ki. Son akşam, herkesin uykusu var, kimse uyumak istemiyor. “Şurada Yaz Buluşmasına ne kaldı?” diye avutuyoruz birbirimizi. Sarılıp birer birer dağılıyoruz. Kahvaltı sonrası bir kez daha kucaklaşıyoruz. Herkes mutlu, herkes hüzünlü. Yasemin arkamızdan su dökmek istiyor ve Gülay Hoca ile yol boyu Öğretmen Ağı’nın varlığının bizi nasıl dönüştürdüğünü konuşuyoruz.

Hasan Dirik, 👉İngilizce Öğretmen 📍Çanakkale

Zorluklarla geçen pandemi döneminin ve kapanmaların en iyi yanı oldu bu Eleştirel Dijital Okuryazarlık Projesi. Belki de bu kapanmalar olmasa nefes alabileceğim o Zoom ekranına bu kadar çok bakıp hiç tanımadığım insanlarla, önemini süreç içerisinde, hatta şimdi daha da iyi anladığım bu projeye girmeyecek, giremeyecektim; öyle bir motivasyonum olmayacaktı. Sadece süreç ve çıktıları açısından değil, sanal olarak kurduğumuz dostluklar ve ağdaşlıklar açısından da iyi ki…

Projenin duygudaşlık etkisi bende o kadar yoğun ki, asıl meseleye giremedim henüz. Eleştirel dijital okuryazarlık ne büyük yük aslında. “Altından nasıl kalkarız?”ı çok düşündüm ama merak duygusu, alanda bu konudaki açıklar, çocukların, velilerin savunmasızlıkları, kırılganlıkları, öğretmen içgüdümü canlı tuttu sürekli. İyi ki de tutmuş…

Böyle büyük çıktıların olması gerekiyordu bu projenin. Zirve yapma fikri ile karşılaşınca çok heyecanlandım ve tereddüt bile etmedim. Neler yapılabileceğini, nasıl olacağını düşünmedim. Zira herkes çok çalışıp, çok iyi işler çıkarmıştı. Sadece yeni bir etki alanının ve sürdürülebilirliğinin devamının heyecanı ile doldum. Mayıs ayında Gizem ile Ayvalık’ta projeyi, kitapçığımızı ve iki çözümümüzü Lisansüstü Öğretmen Çalışmaları Kongresi’nde sunarken de bu heyecanı hissetmiştim.

Ankara’ya indiğimde, otele giriş yapar yapmaz Seval aradı. “Neredesin? Kuğulu’da seni bekliyoruz?” diye. İlk parka girip Öğretmen Ağı ve Teyit ekibinin üyelerini ve Seval’i görünce sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi geldi. Hepsine her zaman söylüyorum; düşük piksellerde o kadar çok alışmışım ki görmeye herkesi, yüksek çözünürlükte ne kadar güzel olduklarını fark ettim. Gerçekleri yansıtmayan aynalar bir harikaydı aynı gerçekleri yansıtmayan bilgisayar ekranları gibi.

Akşamına tüm ekip birer birer otele gelirken, yüksek çözünürlükte dostlarımı görmek rüyadaymışım gibi hissettirdi. Akşam yemeği ve sonrası geç saatlere kadar geçirdiğimiz paha biçilmez anlar ise benim için unutulmazdı.

Kahvaltı ve sonrasında yeni katılan dostlarla yıllardır tanışıyormuşuz hissinin verdiği sıcaklık yine aynıydı. Bir gün önce Kuğulu’dan zirvenin yapılacağı Çağdaş Sanatlar Merkezi’ne yaptığım yürüyüş aslında heyecanımı bir nebze de olsa azaltmak için idi ama bunu kimseye söylemedim. Sakin görünmeye çalıştım. Aslında heyecanım oraya varınca başladı. O hazırlıklar, ufak telaşlar, koşuşturmalar, gözlerdeki ışıltılar beni de heyecanlandırmıştı. Aksine, Gülay’ın henüz gelmemiş olmasından en ufak bir endişem de yoktu. Telefon görüşmelerimizde sesinde bir endişe ve heyecan hissetmiştim ama ona da belli etmedim. Sanki yılların ekürileriydik. Zirve başladı ve bitti gerçekten. Hepimiz senelerdir bir arada gibi, profesyonel olarak bu zirveyi yıllardır düzenliyor gibi her şey aktı resmen.

En erken ayrılıyor olmanın burukluğunu büyük salondan çıkarken hissetmeye başladım. Zira 18.00’de aracım gelecekti. Yağan yağmura çok da aldırmadan hatta tadını çıkarırcasına, muhabbetle hızlı adımlarla otele vardık, bir kahve molası ve ben kaçar. Sımsıkı sarılmalar. Farklı hayatlar ama aynı insanlar… iyi ki dedim yine herkese tek tek sarılırken.

Seval Binici, 👉Türkçe Öğretmeni 📍Hatay

Eleştirel Dijital Okuryazarlık Projesi uzun süre önce başlayan bir yolculuk. Temel Düşünme Becerileri programında duymuştum ilk defa Teyit ile bir proje yapılacağını. Başvuru yaptığımda bunun böyle uzun soluklu bir iş olacağını bilmiyordum. Üst üste toplantılar yapıyorduk. İçgörüleri topluyor ve “Hangi alanlarda hangi problemler var? Nerede, ne yapmalı? Nasıl yapmalı?” diye düşünüyorduk. Uzun mesailer harcadığımız bir proje oldu ama bunları zaten hep konuştuk, anlattık, daha da anlatılacak sanırım yapılacak çok iş var ve biz bu işi sevdik… buradaki esas konu biraz daha Ağ ile ilgili olsun biraz daha topluluk olmak, ağdaşlık ile ilgili.

Havalimanları fobisi olan biri olarak otobüsle seyahat etmeyi tercih ettim. Heyecanlı, telaşlı, tedirgin bir gecenin sonunda Ankara’da buldum kendimi.

Teyit ve Öğretmen Ağı Kolaylaştırıcı Ekibi kahvaltıdaydı. İçeriği girdiğimde elimi kolumu nereye koyacağımı bilmez; yeni ortamlarda göğsümden fırlayacak gibi olan kalbimin gümbürtüsünü teskin etmeye çalışırken masada şahane bir konu konuşulduğunu duyuyorum: Kekemeler ve cüceler. Cüce bir öğrencim oldu ve pek çok kekeme öğrencim. O kahvaltı masasındaki bakış açılarıyla bu konuların gündeme geldiğine hiç şahit olmadım. Burası güvenli bir yer. Akışa girebilirim. Olduğum kişi olmamda hiçbir sorun yok. Olduğun kişi olmak çok kolay ama başka biri olmaya çalışmak intihardan başka bir şey değil. Hayatta kalacağım alanlarda kendimi bulmak kadar keyifli bir şey yok.

Ekip kısa bir sürede günün planını yapıp görev yerlerine dağılırken Buket geliyor. Herkes bilmiyorsa bu yazıyı okuyunca öğrensin: Buket olmasa benim için Ağ gerçekten uzak bir hayal olacaktı. Benim hislerim başkaları için de bunun böyle olabileceği yönünde. Ama burayı uzatmayacağım. Sadece şunu söyleyeyim ki Ağ’ın ne olduğunu ben oryantasyondan değil Buket’in bir gün bana “Hadi gel.” demesinden öğrendim.

Sonra Kuğulu Park… gerçekleri yansıtmayan aynalar. Hayatımda ilk defa böyle bir kampanyaya dahil oluyorum ve bundan çok memnunum. Bana en iyi gelense ekipteki genç insanların bana da alan açması. O yaşlarımda nerede olduğumu ve neler yaptığımı düşünmeme yardım ettikleri için müteşekkirim. Bu insanlar şahane insanlar. Gülümsemede inanılmaz cömertler ve bir kriz anında nasıl bir dayanışma içinde olunması gerektiğini çok iyi biliyorlar. Eylülde kulaklarını bol bol çınlatacağım, onlardan öğrendiklerimi sınıfa taşımak için sabırsızlanıyorum. Kendime biraz iltifat edeyim; iyi bir öğretmen her yerde kendine ders içeriği arayıp durur. 😊

Ve sonra en heyecanlı anlardan biri: Hasan ile tanışma. Neyse ki daha dün Kuğulu Park’ta sabah çayımızı içmiş gibi konuşmaya başlıyoruz. Ekrandan tanıştığım insanlar gerçekler ve gerçekten dostuz. Buna kuşkularım vardı. Alınmasın hiç kimse…

Gözde bu hayatta en sevdiğim matematikçilerden. Aynı anda iki proje için Ankara’da… onunla yüz yüze Burası Tamamen Bizim kamplarında zaten kavuşmuştuk. Dostluk türküleri hala kulağımızda ve heyecanla üçüncü kampın hayalini kuruyoruz.

Sonrasının sıralamasını doğru yapamayabilirim… Aişe ile uzun bir sohbetimiz oldu. Sosyoloji en belirgin ortak noktamız ama daha neler var neler… Ezgi ve Kenan Hoca ile akşam kavuştuk. Bunu tarif etmek çok imkansız. Buna benzetmeler bulmak çok zor. Ama gerçekler. Ve dostuz. Bir ara Fulden’in podcast yaptığını öğreniyorum. Yazın dost sesleri dolacak kulağıma.

Meriç de pek havalı ve gerçek. Serpil Ağ’daki ilk etkinlikten ilk ağdaşım sayılır hem de sınıf arkadaşımın ablası. Nebi, Burası Tamamen Bizim Kampından ilk yıl çadır komşum… hepsi gerçek hepsi dost. Akşam Yalçın Hoca katılıyor bize. Neredeyse Ağ’ın her çevrimiçi etkinliğinde beraberiz ve o akşam dost sofrasında yine beraberiz.

Yasemin ile cumartesi sabah kavuştuk ve “Ekrandaki gibi görünen tek kişi, Seval.” dedi. O sabah ateşim çıkmıştı ve kendimi iyileştirmek için biraz yürümüştüm. Ev halindeydim, haklıydı ve bunu fark etmesi harikaydı. Elif ile kavuşmamız da cumartesi sabah oldu. Dostluklar kurmak için güzel bir cumartesi sabahıydı. Gülay ile ancak zirve mekanında kavuşabildik. Canım Gülay…

Merve, Muhammet Ali, Neslihan, Okan hangi anda nasıl karşılaştık çok net değilim ama bir öğretmenler odasında konuşulabilecek en derin mevzulara daldık bir iki dakikalığına bile olsa. Dostluk derin muhabbetlere belki susarak daldığında belki kısacık bir anda göz göze geldiğinde kurulur bence. Dostluk için pek söze gerek yoktur.

Remziye Hoca ile dostça bir kucaklaşma. Beni tanıyan birçok insan geliyor yanıma ve “Seni tanıyorum, seni takip ediyorum, seni anlıyorum.” diyorlar. Bazısı ağdaş, bazısı paydaş, bazısı duygudaş…

Eleştirel Dijital Okuryazarlık Projesi sürecinde beraber olduğumuz ama zirvede kavuşamadığımız pek çok kişi var. Kavuşmak üzere, yeni hikayeler yazmak üzere.

Son olarak, o hafta sonu boyunca bana hikayesini anlatan beni hikayesine dahil eden herkese teşekkür ederim. Hikayelere alan açtığımız, onları duyduğumuz, paylaştığımız zaman insan onuruna yakışan bir dünyayı tesis etmek daha mümkün olacak. Hikayelerin kapıları her daim umuda açılsın…

Gülay Yeniay Bulut 👉Sınıf Öğretmeni 📍İstanbul

Daha önce söylemiş miydim bilmiyorum ama; Ağ’a dahil olduktan, sizleri tanıdıktan sonra daha iyi bir öğretmen, daha iyi bir insan olmak için öncekine göre daha çok çabalıyorum. Ağ’ın ortak değerleri; ayrımcılık yasağı, kapsayıcılık, eşitlik, hak temelli yaklaşım ve hakkaniyet, bunları hayatımın her alanında uygulamazsam sizlere, en çok da kendime ayıp edermişim gibi geliyor. Öyle bir değişim, dönüşüm etkisi…

Ağ’dan gelen zirve ile ilgili mesajı hiç düşünmeden (o hafta sonu için bir plan, program var mı diye hane halkına sormadan) olur dedim. Tekrar birlikte çalışacak olmanın mutluluğu, yüz yüze buluşabilmek kaçırılır mıydı hiç? Elbette ekibin tamamına bin teşekkür ama zirve öncesi için Öğretmen Ağı Kolaylaştırıcı Ekibi’ne özel bir teşekkür etmeliyim. Hangi gün hangi saatte gidebileceğime dair ikisiyle de öyle çok yazıştık ki; sadece bir kişi için bile bu kadar emek harcadılarsa (hem de nezaketlerini, dostça iletişimlerini bir an bile kaybetmeden) grubun tamamı için ne kadar uğraştıklarını düşünemiyorum.

Cumartesi sabahı 06.00 treniyle çıktık yola, Neslihan ve ben. Yine Ağ etkisi, daha önce yüz yüze karşılaşmamış iki insan “yol arkadaşı” oluverdik. Ve hâlâ öyleyiz, öyle sesleniyoruz birbirimize. Ve ilk karşılaşma… her birinizle kucaklaşırken dizlerimin bağı çözüldü biliyor musunuz? İtiraf etmeliyim ki, hani o büyük salondaki son toplantıda bedenim oradaydı ama zihnim ve ruhum kim bilir nerelerdeydi. Öyle bir heyecan… aslında Hasan’la hafta içi bir ana hat belirlemiştik konuşacaklarımıza dair. Sizleri gördüğümde hepsi uçtu gitti. Ama ne gam, Hasan vardı nasıl olsa yanımda, o hallederdi, canım ekürim. Konuşma sırasında da, hep sevgiyle bakan, cesaret veren gözlerinizdeydi gözüm. Evet, hanginizle göz göze gelsem, çocuğunun ana okulu gösterisini seyreden ebeveyn şefkatiyle bakıyordunuz bize. Her şey ne kadar, ne kadar güzeldi. Böyle bir topluluğun parçası olmak, çalışmak, üretmek…

Sürecin tamamını düşününce; en başından itibaren yani, “Biz mi yaptık bu kadar değerli bir çalışmayı?” diyorum. Yorulmadığımı söyleyebilirim kendi adıma ya da yorulduğumu anlamadım. Çünkü herkes çok çalışkandı, üretkendi. Çalışmanın arka planında dostluk vardı. Ve elbette canım Kolaylaştırıcı Ekip, kopkolaylaştırıcı ekip. Çalışma disiplininize, karmaşanın içindeki sakinliğinize ve nezaketinize hayranım.

Sizi seviyorum herkes. Pek çok seviyorum.

Yasemin Gültekin 👉Rehber Öğretmen 📍Eskişehir

Pandemi sonrası ilk yüz yüze buluşma, heyecan dorukta…

Eleştirel Dijital Okuryazarlık ile ilgili Teyit ve Öğretmen Ağı’nın bu projesinden öğrendiğim, sonrasında birlikte ürettiğimiz şeylerin Eğitimde Eleştirel Dijital Okuryazarlık: Öğretmenden Öğretmene El Kitabı’na dönüşmüş olmasının vermiş olduğu anlam duygusu ile birlikte uygulama konusundaki eksikliğim yüzünden kafası dolu dağınık bir şekilde trene bindim. Bildiğim tek şey Eğitimde Eleştirel Dijital Okuryazarlık Zirvesi’nin ve Ankara’da yüz yüze Ağ ve Teyit insanlarını görmenin bana iyi geleceği idi.

Son çevrimiçi toplantı öncesi bir mesajla Öğretmen Ağı ekibine “Kimse gönüllü olmazsa ben yaparım.” demiştim açılış konuşması için. “Yaparım.” dedim, hiç itirazım yoktu ama hazırlanacak vaktim de yoktu. Olsun, doğaçlama yapmak zaten benim işim. Ekip, son gün hiç hazırlık yapamadığımı anlamışçasına her şeyi derleyip toplayan bir metin atmış sağ olsun. “Hem yanımda Kansu varken sırtım yere gelmez.” dedim ve Zirve günü, aynen de öyle oldu. Teyit ve Öğretmen Ağı aşkı bambaşka…

Gelelim Ankara’ya geldiğim andan itibaren yaşadığım hislerin yoğunluğuna..

Sanki ünlü bir oyuncuymuşum gibi kapıların tutulup “Hoş geldiniz Yasemin Hanım.” denilerek bir araçla otele bırakılmak… “Öğretmen Ağı’nın verdiği değere bak.” diyorum içimden nazik şoföre teşekkür edip otele etkinlik sabahı giriş yaparken. Bu sene mesleki olarak kendimi ne kadar itibarsız hissettiğimi düşünürken, geçen sene Değişim Elçileri Yaz Buluşması konusu olan “öğretmen itibarı” konusunu boşuna seçmemiş Ağ diyorum.

Otele girer girmez pandemi dönemi boyunca hiç yüz yüze görmeyip uzun süre Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik (PDR) Çalışma grubunda birlikte ürettiğim Muhammed ile karşılaşıyorum ve seviniyorum. Kahvaltı salonuna gittiğimizde ise hiç yabancılık çekmeden direkt gelen herkesle kucaklaşıp derin sohbetler etmeye başlıyoruz. Anlatacak öyle çok şey var ki… kaybettiğim ailemi buluyorum sanki. Herkes sanki hep oradaymış gibi adeta. Dün Aişe ile muhabbet etmişiz kaldığımız yerden devam ediyor gibiyiz. Bu duygularla çıktım odaya.

Zirve başladığında önce Gülay ve Hasan’ı davet ettim sahneye, sonra Kenan Hoca ve Merve sahneye çıktılar. Araya çıktığımızda kapkaranlıktı gökyüzü; o sırada arkadaşım Nursen geldi, onu Ağ’a katacak olmak benim için çok kıymetliydi. Hemen kolundan tutup Uyandıran Masallar atölyesine götürdüm, çok eğlendik. Hatta orda ekip arkadaşı olduğum Ankara’dan ağdaş olduğum sınıf öğretmeni Sena Hoca ile birinci olduk oryantiring oyununda.

Aynı anda hem sunucu olma heyecanı, hem EDO Mikrofon hem oryantiring yaptırmaya gönüllü olmak “Öğretmen Ağı’nda isen her şeye yetişebilirsin dostum.” duygusu uyandırdı. Kendi okulumda yetişemediğim her şeye burada destekle sevgi ile gönül bağı ile yetişmiş gibi oldum, ilham doldu içim.

Birlikte üretmenin, paylaşmanın, yaygınlaştırmanın tadına vardığımız muhteşem Zirve gününden sonra yediğimiz akşam yemeğinde Fulden’i görünce ağzımdan dökülenlere sahip çıkamadığımı fark ettim ama yine de olsun. Fulden beni anlardı. Elif Hoca ile tanıştığıma çok memnun oldum, çok enerjik muhteşem biriydi. Akabinde bir arkadaş ziyareti yapıp döndüğüm otelimizde hala sohbet eden bir Ezgi bir Merve bir Meriç ve bir Nebi görünce sabaha kadar sohbet edesim geldi. Zaten Ezgi orada “Bu deneyimlerimizi yazsak ne güzel olurdu!” fikrini ortaya atmıştı bile…

Ve mutlu son… daha önce Anadolu Medeniyetleri Müzesini gezmeme rağmen hayatımda ilk defa müze gezmeyi seven biri ile Anadolu Medeniyetleri Müzesini gezecektim. Yüreğini açıp gevezeliğime katlandığı için en çok Seval’e minnet doluyum. Ne çok konuşmaya ihtiyacım varmış meğer.

Aslında tüm kalbimle tüm ekibe teşekkür ediyorum, kocaman bir gülümseme ile şehrime döndüm. Okula geldiğimde aşırı enerjiktim. Biz buna Ağ etkisi diyoruz. Keşke hep sürseydi ama çok kısa süre sonra bozuldu büyü. Olsun, yine de Ağ ile yaşanılan bir an bile ömre bedeldi.

Öğretmenlerin maddi ve manevi olarak kendilerini iyi hissedebilecekleri koşullarda bir dünya hayalini yaşattığınız ve en çok da değerli hissettirdiğiniz için hepinize ayrı ayrı yeniden ve yeniden teşekkür ediyorum.


Öğretmen Ağı; öğretmenlerin, meslektaşları ve farklı disiplinlerden kişi ve kurumlarla bir araya gelerek güçlendiği bir paylaşım ve işbirliği ağıdır. Ayrıntılı bilgi için tıklayın.