Eğitimin en öncelikli ve önemli konusu tüm çocukların eğitim hakkından eşit biçimde yararlanabilmesi. Bu da her türlü önyargıya ve kalıpyargıya karşı, eleştirel düşünme becerilerini güçlendirerek mümkün. Eğitim Reformu Girişimi ve Öğretmen Ağı işbirliğiyle hazırlanan ARKA PLAN bültenlerinin bu sayısında nitelikli eğitim için eşitliği ele aldık.

Tüm çocukların eğitim hakkından eşit biçimde yararlanması eğitimde önemli ve öncelikli bir unsur olarak görülmelidir. Bu eşitlik ancak eğitimde önyargı, kalıpyargılara dayalı hareket edilmeyerek gerçekleşebilir. Bunun için eleştirel düşünme ve farklı görüşlerden beslenerek ortak akıl oluşturabilmek en önemli beceriler arasında yer alır. Haziran ayında UNESCO tarafından yayımlanan Küresel Eğitim İzleme Raporu 2020’de, “tüm öğrencilere katılımcı ve eşitlikçi bir öğrenme deneyimi ile gereksinimlerine ve tercihlerine en iyi şekilde yanıt veren ortamı sağlamak” ifadesi öne çıkıyor. Sözü edilen deneyime ve ortamlara erişimde engellerle karşılaşan her çocuğun illa ki bir engel türüyle tanımlanmıyor olabileceğine de dikkat çekiliyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik çalışmaların da bu doğrultuda ele alınması, desteklenmesi ve önceliklendirilmesi nitelikli eğitim hedeflerine ulaşmak için oldukça önemli.

Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), toplumsal cinsiyet eşitliğini “Eğitimde eşit muamele ve eşit fırsatların sunulması; kadınlar ve erkekler için inşa edilen ve eşitsizliklerin temelini oluşturan sosyal normlardan, kalıpyargılardan arınılması; her çocuğun kişisel becerilerini geliştirmesine, kalıplaşmış yargılarla çizilmiş sınırlamalar olmaksızın seçimler yapmasına fırsat verilmesi” olarak tanımlıyor (MEB OGM, 2016, s.2). Tüm çocukların eşit ve özgür biçimde eğitime erişimlerinin sağlanması için oldukça önemli olan bu konuda, ERG Blog’da, Mor Sertifika Programı Koordinatörü Ceyda Karadaş’ın hazırladığı bir yazı yayımlandı. Karadaş yazısında, toplumsal cinsiyet farkındalığının nasıl kazandırılacağına ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sınıfa nasıl taşınacağına değiniyor. Öğretmenlerin sınıf içinde toplumsal cinsiyete dair konuşmalara alan açmasının yanında, ders dışı zamanlarda da ayrımcılıktan uzak davranışlar ve söylemlerde bulunmasının öğrencilerin toplumsal cinsiyet ve cinsiyete dayalı ayrımcılık konusunda farkındalığının artmasına yol açtığını belirtiyor. Bu sebeple öğretmenlerin sınıf içinde veya sınıf dışında kapsayıcı ve ayrımcılıktan uzak bir ortam yaratmaları ve öğrencilerin bunu benimsemelerine destek olmaları mümkün.

Farklı Görüşlerden Ortak Akıl

Günümüzün sorunlarına yaratıcı çözüm geliştirerek eğitimin niteliğini artıran öğretmenlerin müfredattaki konuları yeni bir bakış açısıyla ele alabilmesi, farklı düşünme biçimlerini geliştirmekle mümkün. Hep daha iyiyi arayan, eleştirel düşünebilen, her türlü hazır bilgiyi sorgulayan ve araştıran çocukların yetişmesi için, onlara ilham veren öğretmenlerin de eleştirel düşünme becerilerine sahip olması büyük önem taşıyor. Öğretmen Ağı’nın Çözüm Merkezi’nde, eğitimcilerin önyargıları ve kalıpyargıların karşısında eleştirel düşünme becerilerini geliştirmek için tasarladığı çözümlerinden birkaçı:

“Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Yönelik Önyargıları Kırmak: Adım Adım Önyargı”: Çocuklar, ailede, öğrenme ortamlarında ve çeşitli sosyal alanlarda toplumsal cinsiyete yönelik kalıpyargılarla karşılaşıyorlar ve model alarak önyargılı davranmaya başlıyorlar. Çocuklarda davranış değişimi farklı örneklerin gösterilmesi ve olumlu deneyimlerin yaşatılmasıyla başlıyor. “Adım Adım Önyargı” çözümü, önyargılara olan farkındalığı artırıyor ve onları kıracak olumlu deneyimler yaratıyor.

“Hataları "Hatta"ya Dönüştürmek: Hata Kapsülü”: Öğrenciler içinde bulundukları sistemden dolayı her şeyi "doğru" ya da "yanlış" olarak görüyor, sonuçlara odaklanıyor ve farklı düşünürken karşılaşacakları tepkilerden çekiniyorlar. Okul öncesinde yaratıcı olmaktan korkmazken, ilkokula gelen öğrenciler artık "farklı" düşünemiyor. Hata Kapsülü, çocukların hata yapmayı normalleştirerek, öğrenme sürecinin bir basamağı haline getiriyor. Uygulama, öğrencilerin hatalardan korkmamalarını sağlayarak özgür, yaratıcı ve eleştirel düşünebilmelerine alan açıyor. 

“Soru Sormayı Teşvik Etmek: Soru Yeleği, Soru Balonları ve Soru Parkı”: İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre 4 yaşındaki bir çocuk günde 390 soru sorarken, 9 yaşındaki bir çocukta bu sayı 144’e düşüyor. Soru sormanın toplumda olumsuz tepkilerle karşılandığını hisseden çocuklar, düşünme ve öğrenme süreçlerinde büyük öneme sahip olan soru sormaktan yaşları ilerledikçe uzaklaşıyorlar ve nitelikli soru sorma becerisini kazanamıyorlar. Soru Yeleği, Soru Balonları ve Soru Parkı uygulamaları öğrencilere soru sormanın önemini hatırlatıyor ve aynı zamanda soru sorma eylemini hak ettiği pozitif konuma taşıyor. Öğrencilerin akıllarına gelen soruları eğlenceli bir biçimde sorup cevaplayabileceği alanlar oluşturan bu uygulamalar, öğrencilerin nitelikli soru sorma becerilerini destekliyor ve eleştirel düşünebilmeleri için ortam hazırlıyor.