“Hoplama, zıplama, saymaca, bilmece, paylaşma, bölüşme, hayal kurma, düşünme… Hepsi içinde. Türkçe. Bir kelime. OYUN!

Modern yaşamın gerekliliğinin bizlere sürekli fısıldadığı her daim üretken olma, çoklu görevlerin üstesinden kolayca gelme ve kendimiz için değil başkaları için zaman ayırma gibi dışsal “hedefler”, çoğu zaman “içeri”yi göz ardı etmemize yol açabiliyor. Belki de bu yüzden, oyunu büyüdükçe yalnızca “eğlence” hatta daha da acımasız bir şekilde “vakit öldürme etkinliği” olarak görmeye başlıyor, oyunun gelişim ve iyi olma hâli açısından çok daha fazla işlevi olduğunu göz ardı ediyoruz. Peki oyuna hiç iyileştirici yanını göz önünde bulundurarak yaklaşmayı düşündünüz mü? ARKA PLAN’ın yeni bölümünde oyunun iyileştirici yanını tartışmaya açıyoruz.

Oyun sadece bir etkinlikten fazlası

Oyun, yalnızca bir eylemsellik hâli değil duygusal ve düşünsel de bir süreç. Oyun sırasında kararlar veriyor, bir sonraki adımları kurguluyoruz. Bu süreçte pek çok duyguyu deneyimleyerek, yönetmeyi öğreniyoruz. Oyunun bir araç olarak eğitimde nasıl yer alabileceğini ve hayatlarımızdaki çok boyutlu yönünü keşfettiğimiz, Eğitim Reformu Girişimi tarafından düzenlenen 18. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nın açış etkinliğinde tema konuşması yapan Lego Vakfı Başkan Yardımcısı Bo Stjerne Thomsen oyunun sıradan bir etkinlikten fazlası; zihinsel bir durum, bir öğrenme yolculuğu olduğuna ve oyun sayesinde kazandığımız sosyal becerilere değindi. Araştırmalar oyunun iletişim ve işbirliği geliştirme, “öteki”yi anlama ve farklı bir perspektiften bakma gibi bir çok beceriler kazanmamıza yardımcı olduğunu gösteriyor. Prof. Dr. Belma Tuğrul’un 18. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nın Serbest Oyunun Gücü panlinde bahsettiği gibi “Oyun; çocuğun kendisini keşfetme alanı, çocuğun ana gündemi. Çocuk için oyunsuzluk kendini geliştirememesi, atıl durumda bırakması demek.” 

Psikolojik sağlamlığa katkıda bulunuyor

Sinir hücreleri ve sinaps bağlantılarını güçlendiren, yani öğrenmeyi kolaylaştıran oyun duyguların da işlenmesini sağlıyor. Bilinçdışında yer alan, fark etmediğimiz, bastırdığımız ve bilinç seviyesine ulaşması “tehlikeli” olan kompleksler, travmalar ve diğer zorlantılar oyun sırasında açığa çıkabiliyor. Oyun bize bunların üzerinde çalışarak, baş edilir ya da yönetilir hâle getirebilme imkânı sunuyor; tüm bu süreç de iyi olma hâlimize ve duygusal dayanıklılığımıza ya da psikolojik sağlamlığımıza katkıda bulunuyor.

Pandemi sürecinde oyun satışlarındaki artışın* sebebi serbest zamanlarımızın yanı sıra oyuna olan ihtiyacımızın da artması olabilir. 18. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’ndaki  Oyunun İyileştirici Yanı panelinde konuşan Psikoterapist Sibel Şengül, büyük krizlerde çocukların oyun oynadıklarını görüp şaşırdığımızdan bahsediyor. Oyunu yalnızca “eğlence” olarak gören bakış açışına göre bu şaşkınlık elbette ki normal; fakat Şengül, oyun hakkında yanlış bildiğimiz bir şeyler olabileceğine işaret ediyor: Belki yeterince işlenmemiş bir duyguyu başka bir şeyle anlatıyor, “-miş gibi” yapıyoruz. Bilinçdışı süreçlerle oyun oynuyor; bastırdığımız, korktuğumuz, yüzleşmeye izin vermediğimiz alanlarla başa çıkmak, onları anlamlandırmak ve telafi etmek için oynuyoruz aslında.

Çocuklar oyun oynayacak zaman bulamadıklarını söylüyor

Öte yandan, ERG Eğitim Laboratuvarı Koordinatörü Yaprak Sarıışık’ın kaleme aldığı Oyunu Ciddiye Almak başlıklı yazıda yer verilen raporların bulguları, ne yazık ki çocukların her zaman istedikleri gibi ve istedikleri kadar oyun oynayamadığını gösteriyor. IKEA, Lego Foundation, National Geographic ve Unilever’in birlikte hazırladığı rapor, giderek büyüyen oyun açığını ortaya koyuyor. 100’den fazla ülkeden toplanan verilere göre çocuklar önceki nesillere kıyasla daha az zamanlarını oyun oynayarak geçiriyorlar; her beş çocuktan biri, “oyun oynayamayacak kadar meşgul olduğunu” söylüyor. Çocukların yarısından fazlası, dışarıda bir saatten de az süre oyun oynayabiliyor. 

Türkiye’de de benzer bir tablo var. ERG Araştırmacısı Umay Aktaş Salman, Gri Kentin Oyuna Uzak Çocukları başlıklı Uzun Hikayesi’nde; çocuğa en iyi gelen şeylerden birisi de doğada, açık havada oyun oynamak iken, çocukların dışarıda oyun oynama deneyimlerine yer verdi. 2016 verilerine göre her 10 çocuktan altısı dışarıda günde bir saat veya daha az oynayabiliyor. Salgın sebebiyle çocukların oyun alanlarının ev içiyle sınırlı kaldığı, oyun saatlerinin ise daha da azaldığı tahmin edilebilir. Çocukların gözünden pandemi deneyimlerini konu alan Uzun Hikâye’de yer verilen çocukların deneyimleri, okuldan uzak kalmanın tek anlamının akademik kayıplar olmadığını söylüyor. İstanbul’da özel bir okulda 4. sınıfa giden 9 yaşındaki G.S. okul ve uzaktan eğitim arasındaki farkı şöyle anlatıyor: 

“Okul varken teneffüslerde sohbet edip, oyun oynuyorduk. Dönüşte parkta arkadaşlarla oynuyordum. Annem artık evden çalışıyor ama işleri olduğu için benimle vakit geçiremiyor. Oyun oynamak istiyorum ama onun da işi olduğu için oyun oynayamıyoruz. Hep evdeyiz ama iyi ki kitaplar var, yoksa başka dünyalara da gidemezdim.”

Oyunun öğrenmeye etkisi

Temiz hava, su gibi temel bir ihtiyaç olarak nitelendirebileceğimiz oyun öğrenmeyle fazlasıyla iç içe bir kavram. Detaylara odaklandığımız, yöntemler geliştirdiğimiz, bağ kurduğumuz ve sorun çözdüğümüz oyun süreçlerini eğitimden ayrı düşünmek pek mümkün değil. Teorik olarak anlatması veya öğrenmesi güç olabilecek konuları ya da karmaşık sosyal konuları oyunlar bizlere sundukları bağlam çerçevesinde öğretebilir ve öğrencilerin sosyo duygusal gelişimlerine katkıda bulunabilir. Öğretmenler tarafından geliştirilen ve öğrenciler ile akran zorbalığı, toplumsal cinsiyet eşitliği, ekoloji, eleştirel ve yaratıcı düşünme gibi daha pek çok konuda derslerinizde uygulayabileceğiniz oyunları ve karşılaştığınız problemlere yönelik yaratıcı çözümleri Öğretmen Ağı Çözüm Merkezi’nden keşfedebilirsiniz.

Psikanalizin kurucusu Freud, rüyaları “bilinçdışına giden kral yolu” olarak tanımlıyor. Fantezi dünyasına açtığı kapılar itibarıyla tıpkı rüyalar gibi oyunu da kişinin bilinçli ve bilinçdışı zihnine, iç dünyasına giden kral yolu olarak görmek mümkün. Oyun sırasında açığa çıkan, dile getirdiğimiz, fark ettiğimiz ifadeler bizlere iç dünyamızı daha iyi anlamdırabilmemiz, yani bu kral yolunu hakkıyla yürüyebilmemiz için çok önemli bir imkân da sunmuş oluyor. 

İşte bu kral yolunda yürümeye devam edelim, oyunun dönüştürücü ve iyileştirici gücünü hatırlayalım ve hayatımızda hak ettiği alanı oyuna geri verelim diye #GörevimizOyun!

*Faydalı linkler

Lego Foundation, Learning Through Play: https://www.legofoundation.com/media/1063/learning-through-play_web.pdf
18. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nın oyunu merkeze alan tüm panelleri için: https://www.youtube.com/watch?v=Bxd8005ikoY&list=PLKmQzKl5cnFQtGMKegA1YNiukP50-DTqu