Çar, 11/22/2023 - 14:01 tarihinde halukgoksel tarafından gönderildi

Yayın Tarihi

Sürekli Eleştirilme Korkusu İnsanı Yaratıcılıktan Uzaklaştırıyor

Yazar: Esin İnanç

Benim hikayem henüz ortaokul sıralarında bir hedefe doğru koşmaya başladığımız ve yorulmayı bile unuttuğumuz zamanlarda başladı. Pek çok insan için imkansız görünen başarı hikayesine deyim yerindeyse en geriden başlamış; şu an hayatımda büyük değişimlere tanıklık edecek olan resim dersinden alınabilecek en düşük notu alarak, bunun karneme yansımasına sebep olmuştum. İşte o gün kendim için başaracağım dediğim dönüşümün başlangıç noktasını belirlemiş, hayatım için olumlu yönde kırılma noktasını yaşadığımı söyleyebilirim. Resim dersindeki en başarısız öğrenci nasıl oluyor da tüm kalıplarını kırdı ve sürekli bir şeyler çizmeye, azimle bulduğu her fırsatta bir şeyler karalamaya başladı. İşte ilk o zamanlarda duymaya başlamıştım #NeBuÖzgüven kelimelerini. Sürekli duymaktan bıktığım “Fazla kasma kendin.”’, “En fazla ne yapabilirsin?” gibi benim başarabileceğimden daha çok başaramayacağıma inananların sayıları o kadar fazlaydı ki, çevremde inandığı şeyler için mücadele eden pek çok arkadaşımın tek tek düşüşlerini, hayallerinden vazgeçişlerini izliyordum. İşte benim hikayem tam da böyle başlıyor. “Ne Bu Özgüven?” sorusuna bu da benim hikayem diyebilme mutluluğunu şimdilerde fazlasıyla yaşıyorum.

Okulumuzda açılan kurslara katılıp azimle çalıştığımı fark ettiğim zamanlarda sanata olan ilgimin büyük oranda artmasıyla beraber nasıl oluyor da böyle bir şeye bu kadar geç kalmışım diye kendime çok kızıyordum. Artık kendimi keşfetmeye başlamış “iyi” olduğumu kendimi herkesten fazla eleştiren kendime bile kabul ettirmeyi başarmıştım. Lise dönemimde devam eden serüven benim öğretmenlerimin de azimle çalışmam ve doyumsuzluğumla, doyuma ulaştığını söyleyebilirim. Artık yaptığım ödevler egzersizler yetmemiş olmalı ki diğer arkadaşlarımın ödevlerini zevkle yaparak bu işten çoktan para kazanmaya bile başarmıştım. Şimdilerde o günleri düşlediğimde kazandığım üç beş kuruştan çok yaptığım resimleri hatırlıyor olmak bile ayrı mutluluk veriyor. Düşünsenize koskoca bir sınıf ve sizin farklı ruh hallerinizi yansıtan, yaratıcı ürünlerin olduğu bir resim sergisi. Okul hayatım böyle ilerlerken, bu ideallerim önünde her gencin bir gün önüne geleceği kesin olan şey benim önüme de gelmez olur mu? GELECEK KAYGISI. İşte ben bu duvarın önünde çoğu kez afallayıp geri dönmeye belki de vazgeçmeye kadar varabilecek kavgalar yaşadım kendimle. Kimi zaman ailemle kimi zaman duyumlarla. İkna olmaya çok yakın olduğum zamanların birinde bunun ben olmadığım düşüncesiyle gizlice resim kursuna başladım. Okul çıkışlarımı ve kimi zaman okul zamanından çalarak soluğu burada alıyordum. Çocuklar için oyun oynamak, oyuncağına kavuşmak nasıl bir duyguysa o atölyeden içeri girmek de benim için öyle bir şeydi. Lise yıllarımın ikinci yarısı burada geçti diyebilirim. Tabi yine etrafınızda sizi eleştirenler, olmaz diyenler ve en fazla duyduğumdan emin olduğum “Güzel sanatlar okuyanlara karşı şansın olduğunu düşünüyor musun?” diyenler oldu. O zamanlar cevap veremeyip , olumsuz düşünmekten ziyade demek ki daha çok çalışmalıyım dedirttiğiniz için de teşekkür ediyorum. Anadolu Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve Mersin Üniversitesi’nin Güzel Sanatlar Fakültelerinin sınavlarını kazanmayı başardım. Hikayenin bu kısmı biraz üzücü bitse de özetle ailem “Nasıl olsa başaramaz.” diye düşünerek sınavlara girmeme izin verdi vermesine ama sonuç farklı olunca ailemi sanatçı olmak istediğime bir türlü ikna edemedim. Kayıt yaptıramayıp büyük hüsran ve hayal kırıklığı yaşadım. Daha sonra Çukurova Üniversite Resim Öğretmenliği sınavına girerek sınavı kazandım. Sınavı kazandım kazanmasına ama şimdi ise “Nasıl atanacaksın?” benzeri sorularla baş etmeye çalıştım. Başardım.

İlk senemde atanarak bunu artık çocuklarla paylaşmaktan çok fazla mutluluk duyuyorum. Hayatın hangi alanında olursa olsun, sürekli eleştirilmek korkusunun, insanı yaratıcılıktan uzaklaştırdığına inanıyorum. Herkesi sürekli eleştirip yargılayan ve kendinin de bu şekilde yargılanıp eleştirileceğini düşünen bir insanın eksikliğidir bence özgüven. Ben onu kazanmaya başladığım zamanları genelde onu zedelemeye çalışanlar sayesinde hatırlıyorum. Etrafımız da hevesimizi kıran bunu bilerek ya da bilmeyerek yapan o kadar fazla insan var ki bazen her şeye rağmen yola devam etmek gerekiyor. Başarı için bir anahtar aramaya gerek yok. Siz vazgeçmediğiniz sürece açık kalan bir kapıdan başka bir şey yok ortada.

İşte bu da başlangıç da sanatla hiç ilgisi olmayan ve bu alanda oldukça başarısız olan şimdilerde ise mesleğini aşkla yapan bir Görsel Sanatlar öğretmenin hikayesidir.



Öğretmen Ağı; öğretmenlerin, meslektaşları ve farklı disiplinlerden kişi ve kurumlarla bir araya gelerek güçlendiği bir paylaşım ve işbirliği ağıdır. Ayrıntılı bilgi için tıklayın.