Çar, 11/22/2023 - 14:01 tarihinde halukgoksel tarafından gönderildi

Yayın Tarihi

Markus SpiskeUnsplash

Çocuk ve Çocukluk Hakkı

Yazar: Özlem Ünal

+Anne ve babamdan şikayetçiyim.
-Neden?
+Beni dünyaya getirdikleri için.

Küçük bir çocuk filmin ilk sahnesinde bu cümleleri kuruyor.

Kefernahum, Fransızca kökenli bir kelime; kaos, kargaşa ve cehennemi anlatmak için kullanılıyor. Bugün, adını İsrail sınırları içerisinde kalan, kutsal kitaplardaki hikayelerde lanetlendiği anlatılan Taberiye Gölü kıyısında bulunan antik bir kent olan Kefernahum’dan alan bu film tarih boyunca dezavantajlı olan kadın ve çocuk olmayı sorgulatıyor.

Jung, “Aydınlanmak için ışığı kafamızda canlandırmamız değil, karanlığımızı fark etmemiz gerekir.” der. İnsanın dış dünyayı görmesini sağlayan gözleri olayları yaşarken içinde bulunduğu durumlarda kendisini göremez. Bunu yapabilmek için bir başka gözün gösterdiğine ihtiyaç duyar, onun gösterdiğini izleyerek kendi içindekini keşfeder. Sinemanın temel amacı bireyin duygularını betimlemek ve resmetmektir. İzleyici diğer bir gözün gösterdiği dünyada kendi duygu, düşünce ve yaşantılarının izini sürer. Sinema ile yaşam boyu süren kişiliği oluşturmada baskın olan içinde bulunulan kültür ve toplumun dışına çıkılır. Karakterin üstlendiği rol ile bir ortaklık kurularak ben olsaydımın cevabı aranılır. Bu anlamıyla sinema kendi içimizdeki karanlığı fark etmemize ışık tutar.

Yaşadığınız şehri sokak sokak gezin. Bizim göremediğimiz yüzlerce hatta binlerce filmdekine benzeyen manzaralara tanık olacağız. Işıklarda mendil, su satan, caddelerde üstü başı kir içinde, saçları toz toprak içinde çocuklara rastlayacaksınız.

Yakın bir coğrafyadaki başka bir çocuğun hayatını anlatan Uçurtma Avcısı adlı romanında Khaled Hüseyni “Afganistan’da çocuk çok ama çocukluk yok.” der. Bir çocuk neler yaşayacağını bilseydi acaba doğmayı seçer miydi? Kefernahum filminin özelinde ise dünyanın herhangi bir yerinde her gün bir şekilde dünyaya gelmiş olan bu çocuklardan birinin rehberliğinde izliyoruz olayları.

Günümüzde sıkça sorulan sorulardan biri olan “Böyle bir dünyaya çocuk getirmeli miyiz?” cevabının çocuk getirmek ile getirmemek arasında olduğu düşünülür. Öbür taraftan bakıldığında ise “Ebeveynler çocukları kendi seçmedikleri bir yaşantıya getirerek suç mu işliyorlar?” diye de sorabiliriz.

Her çocuk dünyaya geldiği andan itibaren varlığını onaylayarak onu diğer bireylerden ayıran bir kimlik ile kayıt altına alınır. Hayatı boyunca sahip olduğu yalnızca kendine ait olan ilk şey olan doğumu ile kazanmış olduğu bu kimlik onun hayatı boyunca yanında olacaktır. Bu nedenle kimliği hiç olmamış olan çocuk geçmişi olmadığı gibi yarınsız sadece bugün de var olabilen bir çocuktur. Doğması ile ölmesi arasında yaşayacağı hayatta kanunen hiç var olmamıştır.

Filmde yaratılan hayali çocuk karakter, dayak yiyor, tacize uğruyor, çocuk yaşta bedeninden büyük işlerde çalıştırılıyor. Küçücük masum bir çocuk o. Ama bunun yanında, anne babasına karşı çıkıyor, onların otoritesini tanımıyor. Gözümüzün önünde çalıyor, uyuşturucu yapıyor-satıyor, öldürüyor ve sonucunda da hapse düşüyor. Yani kanunların insanların huzur içinde bir arada yaşamasını sağlamak adına koyduğu yasalara karşı gelen bir suçlu haline geliyor. Peki gerçekten masum mu, suçlu mu?

Evrensel çocuk hakları bildirisinin üçüncü maddesinde sözleşmenin tarafı olan devletlerin çocuğun ana–babasının, vasilerinin ya da kendisinden hukuken sorumlu olan diğer kişilerin hak ve ödevlerini de göz önünde tutarak çocuğun esenliği için gerekli bakım ve korumayı sağlamayı üstleneceklerini ve bu amaçla tüm uygun yasal ve idari önlemleri alacaklarını belirtir. Ayrıca metnin ilk girişinde Birleşmiş Milletlerin, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde ve Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmelerinde herkesin, bu metinlerde yer alan hak ve özgürlüklerden ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi ya da başka görüş, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuştan veya başka durumdan kaynaklanan ayrımlar dahil, hiçbir ayrım gözetilmeksizin yararlanma hakkına sahip olduklarını benimsediklerini ve ilân ettiklerini kabul ettiğini söyler.

Değişen dünyada bireylerin sahip olması gereken hakların da çağın ihtiyaçlarına göre şekillendiğini söyleyebiliriz. Covid-19 sürecinde eğitime eşit erişimin sağlanabilmesi adına en çok sıkıntı yaşanılan alanlardan biri olan internet erişiminin bile bir çocuğun sahip olması gereken hakkı olarak ifade ederken eğitime hiç ulaşamamış sokakta yaşayan, çalışan, savaş ortasında kalan çocukların olduğu gerçeği karşımıza çıkıyor. Bunun yanında temel hak ve özgürlüklerine erişebilen çocukları bile kendilerinin yaratmadığı iklim krizi, küresel eşitsizlikler ve savaş gibi nedenlerle karmaşa ve kaosun hâkim olduğu belirsiz bir geleceğin beklediğini öngörülebilir.

Tüm bu düşüncelerin birleştiği noktada Jung’un deyimiyle çocuk kavramını hatırlamak gerekirse; “Çocuk potansiyel gelecektir.”. Çocuk neşesiyle, sadeliğiyle gelecek umutlarını, gelecek hayallerini sembolize etme işlevi görür. Bu noktada bize düşen en yakınımızda olan elinden tutabileceğimiz çocuklar için bir farklılık yaratma çabasına ortak olmaktır.

Not: Filmin çekimleri sırasında tesadüfen keşfedilen 12 yaşında ve hayatında hiç okula gitmemiş olan Zain Al Rafeea şimdi Norveç’te 12 yıldan sonra eğitimine başlamış ve bir kimlik belgesine sahip olmuş. Tüm çocukların hak ettikleri yaşamlara sahip olmaları umuduyla…


Özlem Ünal Hakkında

22 yıldır “öğrenen” olarak eğitimin içinde bulunan Özlem Ünal bu işe 1983 yılında bir köy okulunda birleştirilmiş sınıfta öğrenci olarak başladı. Okulun lojmanı evi, bahçesi de oyun alanı olduğundan ötürü içine okul tozu kaçtı. Üniversite öğrenciliği sırasında yolları Türkiye Eğitim Gönüllüleri derneği ile kesişerek gönüllülük kavramıyla tanıştı. Okul tozunun uzun yıllar süren etkisiyle çocukluk hayali olan öğretmenliğe 2000 yılında Bitlis’in bir köy okulunda sınıf öğretmeni olarak başladı. 22 yıldır her gün yeni bir şeyler öğrenmek için okul yolunda gidip geliyor. Bu yolculukları sırasında 2019 yılında Öğretmen Ağı ile tanıştı. O günden sonra değişime elçilik etmek adına Öğretmen Ağı ile birlikte yol aldı. Şu an Denizli’de bir devlet okulunda ve eş zamanlı olarak BİLSEM’de öğretmenlik yapmaya devam ediyor. Yaratıcı Problem Çözme, Üstün Yeteneklilerin Eğitimi, Kapsayıcı Eğitim, Farklılaştırılmış Eğitim, Çocuklarla Felsefe alanlarında çalışmalar yapıyor ve bu çalışmalarını sınıf ortamına taşıyor.


Öğretmen Ağı; öğretmenlerin, meslektaşları ve farklı disiplinlerden kişi ve kurumlarla bir araya gelerek güçlendiği bir paylaşım ve işbirliği ağıdır. Ayrıntılı bilgi için tıklayın.